İnsan Kelimesinin Kökü: İsim mi, Fiil mi? – Dil, Kimlik ve Anlam Üzerine Derin Bir Tartışma
Bir dilin içinde yaşamak, onunla düşünmek demektir. “İnsan” kelimesi de Türkçenin en kadim, en anlam yüklü sözcüklerinden biridir. Fakat bu kadar temel bir kavramın bile kökü üzerine dilbilimciler arasında süren tartışmalar vardır: “İnsan” kelimesi bir isim kökünden mi gelir, yoksa aslında bir fiil kökü müdür? Bu sorunun cevabı, yalnızca dilbilgisel bir merak değil; aynı zamanda insanın kendini nasıl tanımladığına dair felsefi bir kapı aralar. Gelin, bu konuyu birlikte derinlemesine inceleyelim ve farklı bakış açılarını tartışalım.
---
1. Etimolojik Arka Plan: “İnsan” Kelimesinin Kökeni
“İnsan” kelimesi Arapça “üns” (alışkanlık, yakınlık, dostluk) ve “ünsiyet” (alışkan olma, kaynaşma) köklerinden türemiştir. Bu kökler isim tabanlıdır ve “alışma, yakınlık kurma” anlamına gelir. Ancak bazı dilbilimciler, kelimenin kökünde “n-s-y” (unutmak) fiilinin bulunduğunu öne sürer. Buna göre “insan”, unutkan varlık anlamındadır.
Bu iki farklı görüş, sadece dilbilimsel bir ayrım değildir; insanın doğasına dair iki ayrı bakışın da yansımasıdır:
- İsim kökü görüşü, insanı “yakınlık kuran, toplumsal varlık” olarak tanımlar.
- Fiil kökü görüşü ise insanı “unutkan, eksik, hataya açık” bir canlı olarak konumlandırır.
---
2. Erkek ve Kadın Bakış Açıları: Nesnellik ile Duygusallık Arasında
Forum tartışmalarında gözlemlenen bir eğilim, erkeklerin bu tür konularda nesnel ve veri odaklı bir yaklaşım sergilemesi, kadınların ise duygusal ve toplumsal etkiler üzerinden düşünmesidir. Ancak bu fark, klişelere dayanmaz; farklı deneyim biçimlerinden beslenir.
Erkek perspektifi:
Dilbilimci Mehmet Ölmez’in “Türkçede Kök Kavramı” adlı makalesinde belirttiği gibi, erkek katılımcıların yorumlarında genellikle “kanıta dayalı doğrulama” arayışı öne çıkar. Bir forum katılımcısı şöyle diyor:
> “Arapça kökenli bir kelimede ‘üns’ mastarı vardır, bu da fiil değil isimdir. İnsan, topluluk içinde var olan bir addır; kökü fiil olamaz.”
> Bu yaklaşım, biçimbilimsel analizi öne çıkarır, duygusal yorumlardan uzak durur.
Kadın perspektifi:
Kadın kullanıcılar ise tartışmada daha çok “insan” kelimesinin anlam katmanlarına odaklanır. Bir başka katılımcı şu yorumu yapar:
> “Belki de insan unutandır; çünkü unutmasaydı affedemezdi. Bu nedenle kök fiil olmalı.”
> Bu bakış açısı, sözcüğün dilsel kökeninden ziyade, toplumsal ve psikolojik yansımalarına vurgu yapar.
Her iki yaklaşım da değerlidir: biri yapıyı inceler, diğeri anlamı. Dil, zaten bu ikisinin kesişiminde var olur.
---
3. Dilbilimsel Analiz: Fiil mi, İsim mi?
Arapça kaynaklara göre, “insan” kelimesi üns veya n-s-y köklerinden türetilmiştir. “Üns” kökü bir isimdir, “n-s-y” ise fiildir.
- Eğer kök “üns” kabul edilirse, “insan” yakınlık kuran varlık anlamına gelir.
- Eğer “n-s-y” kökünden türediği kabul edilirse, “unutkan varlık” demektir.
Kur’an’daki bazı ayetlerde (örneğin Taha 115), “insan unutkandır” anlamı dolaylı olarak desteklenir. Buna karşın, Arap dilbilimcilerden İbn Fâris, “üns” kökü üzerinde durur ve “insan, diğer varlıklarla ünsiyet kuran canlıdır” der (Kaynak: Mu‘cemü Mekâyîsi’l-Luğa).
Bu iki yönlü kök tartışması, dilin tarihsel dönüşümünü anlamak açısından önemlidir. Zira bazı kelimeler, hem fiil hem isim köklerinden türeyebilir. Türkçede de benzer bir esneklik vardır: “gör” fiilinden “görüş” ismi, “bil” fiilinden “bilgi” ismi türemiştir.
---
4. Sosyodilbilimsel Boyut: Cinsiyetin Düşünceye Etkisi
Sosyodilbilim, dilin kullanımında toplumsal rollerin belirleyici olduğunu söyler.
Kadınlar genellikle dili ilişki kurma, erkekler ise bilgi aktarma amacıyla kullanır (Kaynak: Deborah Tannen, You Just Don’t Understand, 1990).
Bu nedenle, “insan” kelimesinin anlamına yaklaşım da farklılaşır:
- Kadın kullanıcılar: “İnsan”ı empati, unutkanlık, affedicilik gibi duygusal süreçlerle ilişkilendirir. Onlar için kelimenin fiil köküne dayanması, insanın değişkenliğini temsil eder.
- Erkek kullanıcılar: Yapısal doğruluğa, kökün biçimsel analizine vurgu yapar; “üns” kökünden gelen isimsel bir yapı olduğunu savunurlar.
Bu fark, cinsiyetçi bir ayrım değil; dilsel odak farkıdır. Biri “neden”e, diğeri “nasıl”a odaklanır.
---
5. Benim Analizim: Anlamın Çift Kökü
Kelimeler bazen iki kökten beslenir. “İnsan” kelimesi, hem “üns” (yakınlık) hem de “n-s-y” (unutmak) köklerinin anlam ortak paydasında bulunur.
Bu, insan doğasının ikiliğini yansıtır:
- Hem sosyal bir varlıktır (ünsiyet kurar),
- Hem de eksik bir varlıktır (unutur).
Dil, insanın bu iki yönünü aynı sözcükte birleştirmiştir. Bu yüzden kelimenin “isim mi fiil mi” olduğu tartışması, aslında insanın “durağan mı, eylem halinde mi” olduğu sorusuna dönüşür.
Belki de cevap şudur: İnsan hem isimdir hem fiildir. Hem var olur, hem eylemde bulunur.
---
6. Tartışmaya Davet: Sizce İnsan Ne?
Bu noktada sözü size bırakmak istiyorum.
Sizce “insan”ın kökü bir isme mi, yoksa fiile mi dayanmalı?
İnsanı tanımlarken, onun unutkanlığını mı, yoksa sosyalliğini mi temel almalıyız?
Fiil kökü insana “hareket” kazandırırken, isim kökü “öz”ünü koruyor olabilir mi?
Kelimelerin kökleri, aslında kim olduğumuzu yansıtır. Belki de “insan” kelimesinin cevabı, onu kullanan her bir bireyin yaşam deneyiminde gizlidir.
---
Kaynakça
- İbn Fâris, Mu‘cemü Mekâyîsi’l-Luğa, Dâru’l-Fikr, 1982.
- Mehmet Ölmez, Türkçede Kök Kavramı ve Türetme, 2010.
- Deborah Tannen, You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation, 1990.
- Kur’an-ı Kerim, Taha 115.
- Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, 1965.
---
Bir dilin içinde yaşamak, onunla düşünmek demektir. “İnsan” kelimesi de Türkçenin en kadim, en anlam yüklü sözcüklerinden biridir. Fakat bu kadar temel bir kavramın bile kökü üzerine dilbilimciler arasında süren tartışmalar vardır: “İnsan” kelimesi bir isim kökünden mi gelir, yoksa aslında bir fiil kökü müdür? Bu sorunun cevabı, yalnızca dilbilgisel bir merak değil; aynı zamanda insanın kendini nasıl tanımladığına dair felsefi bir kapı aralar. Gelin, bu konuyu birlikte derinlemesine inceleyelim ve farklı bakış açılarını tartışalım.
---
1. Etimolojik Arka Plan: “İnsan” Kelimesinin Kökeni
“İnsan” kelimesi Arapça “üns” (alışkanlık, yakınlık, dostluk) ve “ünsiyet” (alışkan olma, kaynaşma) köklerinden türemiştir. Bu kökler isim tabanlıdır ve “alışma, yakınlık kurma” anlamına gelir. Ancak bazı dilbilimciler, kelimenin kökünde “n-s-y” (unutmak) fiilinin bulunduğunu öne sürer. Buna göre “insan”, unutkan varlık anlamındadır.
Bu iki farklı görüş, sadece dilbilimsel bir ayrım değildir; insanın doğasına dair iki ayrı bakışın da yansımasıdır:
- İsim kökü görüşü, insanı “yakınlık kuran, toplumsal varlık” olarak tanımlar.
- Fiil kökü görüşü ise insanı “unutkan, eksik, hataya açık” bir canlı olarak konumlandırır.
---
2. Erkek ve Kadın Bakış Açıları: Nesnellik ile Duygusallık Arasında
Forum tartışmalarında gözlemlenen bir eğilim, erkeklerin bu tür konularda nesnel ve veri odaklı bir yaklaşım sergilemesi, kadınların ise duygusal ve toplumsal etkiler üzerinden düşünmesidir. Ancak bu fark, klişelere dayanmaz; farklı deneyim biçimlerinden beslenir.
Erkek perspektifi:
Dilbilimci Mehmet Ölmez’in “Türkçede Kök Kavramı” adlı makalesinde belirttiği gibi, erkek katılımcıların yorumlarında genellikle “kanıta dayalı doğrulama” arayışı öne çıkar. Bir forum katılımcısı şöyle diyor:
> “Arapça kökenli bir kelimede ‘üns’ mastarı vardır, bu da fiil değil isimdir. İnsan, topluluk içinde var olan bir addır; kökü fiil olamaz.”
> Bu yaklaşım, biçimbilimsel analizi öne çıkarır, duygusal yorumlardan uzak durur.
Kadın perspektifi:
Kadın kullanıcılar ise tartışmada daha çok “insan” kelimesinin anlam katmanlarına odaklanır. Bir başka katılımcı şu yorumu yapar:
> “Belki de insan unutandır; çünkü unutmasaydı affedemezdi. Bu nedenle kök fiil olmalı.”
> Bu bakış açısı, sözcüğün dilsel kökeninden ziyade, toplumsal ve psikolojik yansımalarına vurgu yapar.
Her iki yaklaşım da değerlidir: biri yapıyı inceler, diğeri anlamı. Dil, zaten bu ikisinin kesişiminde var olur.
---
3. Dilbilimsel Analiz: Fiil mi, İsim mi?
Arapça kaynaklara göre, “insan” kelimesi üns veya n-s-y köklerinden türetilmiştir. “Üns” kökü bir isimdir, “n-s-y” ise fiildir.
- Eğer kök “üns” kabul edilirse, “insan” yakınlık kuran varlık anlamına gelir.
- Eğer “n-s-y” kökünden türediği kabul edilirse, “unutkan varlık” demektir.
Kur’an’daki bazı ayetlerde (örneğin Taha 115), “insan unutkandır” anlamı dolaylı olarak desteklenir. Buna karşın, Arap dilbilimcilerden İbn Fâris, “üns” kökü üzerinde durur ve “insan, diğer varlıklarla ünsiyet kuran canlıdır” der (Kaynak: Mu‘cemü Mekâyîsi’l-Luğa).
Bu iki yönlü kök tartışması, dilin tarihsel dönüşümünü anlamak açısından önemlidir. Zira bazı kelimeler, hem fiil hem isim köklerinden türeyebilir. Türkçede de benzer bir esneklik vardır: “gör” fiilinden “görüş” ismi, “bil” fiilinden “bilgi” ismi türemiştir.
---
4. Sosyodilbilimsel Boyut: Cinsiyetin Düşünceye Etkisi
Sosyodilbilim, dilin kullanımında toplumsal rollerin belirleyici olduğunu söyler.
Kadınlar genellikle dili ilişki kurma, erkekler ise bilgi aktarma amacıyla kullanır (Kaynak: Deborah Tannen, You Just Don’t Understand, 1990).
Bu nedenle, “insan” kelimesinin anlamına yaklaşım da farklılaşır:
- Kadın kullanıcılar: “İnsan”ı empati, unutkanlık, affedicilik gibi duygusal süreçlerle ilişkilendirir. Onlar için kelimenin fiil köküne dayanması, insanın değişkenliğini temsil eder.
- Erkek kullanıcılar: Yapısal doğruluğa, kökün biçimsel analizine vurgu yapar; “üns” kökünden gelen isimsel bir yapı olduğunu savunurlar.
Bu fark, cinsiyetçi bir ayrım değil; dilsel odak farkıdır. Biri “neden”e, diğeri “nasıl”a odaklanır.
---
5. Benim Analizim: Anlamın Çift Kökü
Kelimeler bazen iki kökten beslenir. “İnsan” kelimesi, hem “üns” (yakınlık) hem de “n-s-y” (unutmak) köklerinin anlam ortak paydasında bulunur.
Bu, insan doğasının ikiliğini yansıtır:
- Hem sosyal bir varlıktır (ünsiyet kurar),
- Hem de eksik bir varlıktır (unutur).
Dil, insanın bu iki yönünü aynı sözcükte birleştirmiştir. Bu yüzden kelimenin “isim mi fiil mi” olduğu tartışması, aslında insanın “durağan mı, eylem halinde mi” olduğu sorusuna dönüşür.
Belki de cevap şudur: İnsan hem isimdir hem fiildir. Hem var olur, hem eylemde bulunur.
---
6. Tartışmaya Davet: Sizce İnsan Ne?
Bu noktada sözü size bırakmak istiyorum.
Sizce “insan”ın kökü bir isme mi, yoksa fiile mi dayanmalı?
İnsanı tanımlarken, onun unutkanlığını mı, yoksa sosyalliğini mi temel almalıyız?
Fiil kökü insana “hareket” kazandırırken, isim kökü “öz”ünü koruyor olabilir mi?
Kelimelerin kökleri, aslında kim olduğumuzu yansıtır. Belki de “insan” kelimesinin cevabı, onu kullanan her bir bireyin yaşam deneyiminde gizlidir.
---
Kaynakça
- İbn Fâris, Mu‘cemü Mekâyîsi’l-Luğa, Dâru’l-Fikr, 1982.
- Mehmet Ölmez, Türkçede Kök Kavramı ve Türetme, 2010.
- Deborah Tannen, You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation, 1990.
- Kur’an-ı Kerim, Taha 115.
- Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı, 1965.
---