Hangi hastalığı olanlar askere gidemez ?

Umut

New member
Hangi Hastalığı Olanlar Askeriye Gidemez? Askerlik Sistemi Üzerine Cesur Bir Eleştiri

Askerlik, bir ülkenin varlık ve güvenliği için en temel sorumluluklardan biridir. Ancak, günümüzde hala belirli hastalıkları olan bireylerin bu görevi yerine getiremeyeceği gibi, bu durumun ardında ne kadar adaletsizlik ve çelişki olduğunu hiç düşündünüz mü? Hem askere alım kriterlerinin ne kadar katı olduğu hem de sistemin bireylerin yaşam kalitesini göz ardı etmesi, toplumun gözünden kaçan gerçeklerdir. Eğer gerçekten bu sorunun derinlerine inmek istiyorsanız, bu yazı size bir kapı aralayacaktır.

Askerlikte Hastalık Kriterleri: Adalet Mi, Ayrımcılık Mı?

Türkiye'de askerlik, erkekler için bir zorunluluk olmasına rağmen, fiziksel ve psikolojik hastalıkları olan kişilere askere alımda çok net kısıtlamalar getirilmiştir. Ancak, hastalıkların her birinin arkasında yatan sosyoekonomik, genetik ya da çevresel faktörler göz ardı edilir. Örneğin, kalp rahatsızlıkları, şeker hastalığı veya psikiyatrik bozukluklar gibi hastalıklar askere alımda engel teşkil ederken, daha hafif düzeydeki rahatsızlıklar bazen görmezden gelinir. Peki, hastalık tanısının konulma şekli ne kadar doğru? Bir birey, yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı daha önce askere gitmeyi ertelemişken, aynı sağlık sorunları, bir başka birey için bu görevi yerine getirmesine engel olabilir mi?

Psikolojik Hastalıklar: Toplumun İhmal Ettiği Gerçek

Birçok forumda, “psikolojik hastalıkları olanların askere alınmaması” gerektiği söylenir. Ancak, bu yaklaşımın ne kadar geçerli olduğunu sorgulamak lazım. Örneğin, depresyon, anksiyete bozukluğu ya da stres sonrası travmatik bozukluk gibi hastalıklar, çoğu zaman dışarıdan görünmez. Bu hastalıkların etkilerini hafife almak ya da tedaviye başlamadan kişiyi askerlikten muaf tutmak, gerçekten insan hakları açısından doğru bir yaklaşım mı? Her birey, psikolojik hastalıkları nedeniyle hayatını sürdürebilmekte zorlanırken, bu hastalıklar askere alınmayı engelleyen bir faktör olarak kullanıldığında, ne kadar doğru bir çözüm sunulmuş olur?

Öte yandan, askeriye sisteminin, ruhsal sağlığı dikkate almadan yalnızca fizyolojik bir bakış açısıyla ilerlemesi, aslında askere alınacak kişilerin psikolojik açıdan da hazır olmalarını engelleyen bir durumdur. Askerlik, yalnızca fiziksel değil, zihinsel dayanıklılık gerektiren bir süreçtir ve bir birey, ruhsal sağlık sorunlarıyla başa çıkabilmeden böyle zorlu bir süreçten geçemez. Peki, psikolojik hastalıkları olan bireyler için askere alımda daha insancıl bir yaklaşım benimsemek mümkün mü? Bu, tüm askerlik sisteminin yeniden şekillendirilmesi gerektiği anlamına gelmez mi?

Kadın ve Erkek Perspektifi: Askerlik Kriterlerine Farklı Bakış Açıları

Erkeklerin genelde daha stratejik ve problem çözme odaklı yaklaşımı, bu hastalıklar üzerinden askerlik sistemine dair çözüm önerilerini tartışma biçiminde kendini gösterir. Erkekler, askere alınacak kişinin bedensel gücünden çok, verilen görevleri yerine getirme ve stratejik düşünme kabiliyetine bakılmasını savunurlar. Bu bakış açısıyla, hastalıkların askerlikte engel teşkil etmesi, aslında iş gücü kaybı anlamına gelir. Fakat, sağlık sorunları olan bir bireyin görevini yerine getirememe durumu, daha stratejik bir gözle bakıldığında, hem devletin hem de bireylerin kaybı olacaktır.

Kadınların ise daha empatik ve insan odaklı yaklaşımları, hastalığı olan bireylerin sadece askere alımda değil, toplumda da nasıl daha fazla fırsat eşitsizliğine maruz kaldığını gündeme getirir. Kadınların savunduğu bakış açısı, insan hakları açısından daha derinlemesine bir sorgulama yapmayı gerektirir: “Hastalıkları nedeniyle askere gidemeyen bireylerin toplumda daha fazla dışlanmasının önüne nasıl geçebiliriz?” Bu soruya verilecek yanıtlar, toplumun sağlık ve askerlik politikalarının birbirinden ne kadar ayrıldığını gösterecektir. Askerlik, bir zorunluluk olmaktan çok, bireylerin potansiyellerini geliştirecek bir eğitim süreci olmalı, değil mi?

Zayıf Yönler ve Tartışmalı Noktalar: Sağlık Testleri Nereye Kadar Adil?

Askerlik sisteminin zayıf yönlerinden biri, sağlık testlerinin ne kadar objektif ve adil olduğu konusunda ciddi şüpheler barındırmasıdır. Her bireyin hastalığı, farklı bir seviyede ve farklı şekillerde seyrederken, yapılan sağlık kontrolleri ne kadar ayrıntılıdır? Kişisel sağlık sorunlarının genetik yatkınlıklar, çevresel faktörler veya yaşam biçimleri ile bağlantılı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, sadece fiziki testlerle bir kişinin askere alınıp alınamayacağı kararını vermek, ne kadar doğru bir yaklaşım olabilir?

Birçok forumda, bazı sağlık sorunları göz ardı edilerek askerlik görevini yerine getiren bireylerin, gerçek anlamda sağlıklı olup olmadıkları sorgulanmaz. Sağlık kontrolleri, hastalıkları geçici olarak gizleyen bir “maskara” görevi görüyorsa, bu durumda askere alınan bireylerin gerçek sağlık durumları aslında tam anlamıyla tespit edilememiş demektir.

Provokatif Sorular: Askerlik Sisteminde Gerçekten Değişim Gerekiyor Mu?

– Askerlik, sadece fiziksel sağlığı temel alarak yapılan bir testle mi ölçülmeli, yoksa bir bireyin psikolojik ve zihinsel sağlığı da göz önünde bulundurulmalı mı?

– Sağlık sorunları nedeniyle askere alınmayan bir birey, toplumun diğer alanlarında da aynı şekilde dışlanmaya mı mahkum edilmelidir?

– Kadınların empatik bakış açısı ile erkeklerin stratejik yaklaşımı arasında nasıl bir denge kurulabilir?

Sonuç olarak, askere alımda hastalık kriterlerinin daha adil ve insancıl bir hale getirilmesi gerektiği bir gerçek. Eğer askeri hizmet, sadece bir toplumun zorunluluğu değil, aynı zamanda her bireyin özgür iradesine saygı duyulmuş bir eğitim süreci haline getirilmek isteniyorsa, bu noktada büyük bir değişime ihtiyaç vardır. Ancak, bu değişim sadece bir “yönetmelik değişikliği” ile sağlanamaz; askeri sistemin, insan hakları ve bireysel özgürlükler çerçevesinde yeniden ele alınması gerekir.
 
Üst